”Probiotikler tek başlarına değil ,ancak birlikte olurlarsa etkinlikleri artar ve gelişir.”
.
Bir soruya cevap yazarken bu yazı ortaya çıktı.Arada unutulmasın diye bu başlıkta yazıya dönüştürdüm.
..
Bağırsak florasında önce açıklanan 500 çeşit sonra açıklanan 1500 çeşit probiotik bakteri olduğu yönünde.
Bu bakteri çeşitleri ana grupların alt suşları şeklinde genellikle .
.
Farklı bakteri çeşitleride bulunuyor.
Veya bir alınan bakteri ,bağırsaklardaki fermentasyonlarda veya kommersal ,simbiotik kolonize yaşam içinde farklı bir bakteriyede dönüşebilmektedir.
:
Tek bir bakterinin herhangi bir rahatsızlığa karşı etkin olduğu görüşü henüz tam kanıtlanmış bir olgu değildir.
:
Çünkü bilinmelidir ki.
Bir bakteri etkinliği ancak diğer bakterilerinde oluşturduğu o muazzam oluşum içinde gelişmektedir.
.
Yani tek başına değil ,ancak birlikte olduklarında etkinliği gelişmektedir.
:
Maalesef ticari firmalar bakterilerin alt suşlarını patentlemeye başlamışlardır.
Verdikleri PXN 66, PXN 37,GG gibi semboller bunun içindir.
Bu etik değildir.
.
Ama gelişmeler bu yöndedir.
Engelleyici bir güç ve kural belirleyici bir uluslararası örgüt bulunmamaktadır.
.
Bu ticari firmalar elde ettikleri probiotik bakteri suşunu maddi olarak destekleyerek klinik araştırmalarda kullanmaktadırlar.
:
Ve açıklanan olumlu sonuçlarla yanlış bir algı oluşturmaktadırlar.
Klinik araştırmada kullanılan tek bakteri kullanılırsa rahatsızlık ortadan kalkıyor ancak.!!!!!!
.
Bu hem etik değil hemde çok yanıltıcıdır.
Yukarıda açıkladığım gibi bu bakterinin patentelenmemiş başka suşlarıda aynı etkiyi göterecek iken sadece ve ancak bu suş demek aldatıcıdır.
Bir bakterinin etkinliği örneğin bir kaç bakteri ile birlikte arttırmak mümkündür.
Diğer yazılarımda yazmıştım.
Yoğurttaki Lactobacillus bulgarius bakterisi probiotik karekterde değildir ve ince bağırsağın ancak ortalarına kadar canlı ulaşabilmektedir.
Ancak Lactobacillus asidophilus bakterisi ile ve onun ürettiği Asidopilin bakteriyosini sayesinde bağırsak dokularına birlikte tutunarak canlı kalabilmektedir.
Bu örnektende anlaşılacağı gibi bakterilerin birbirleri ilişkilerinide çok iyi kavramak gerekiyor.
.
Bakteri popülasyonuna bütüncül yaklaşılmalıdır.
İlaç algısı ile probiotik kavramı bir spesifik noktaya konumlandırılamaz
Yanlıştır.
.
Ne yapmak lazım .
Alınabildiği kadar çok çeşitte ve çok sayıda probiotik alınmalıdır.
Bağırsaklarımızda uyumluluk ,tutunma ve etkinlik kurma gibi karakterize özellikler kişinin parmak izi gibi kişiye özel bir şekilde oluşacaktır.
Bunu belirleyecek olan elbette bulunduğu coğrafik ortamdır öncelikle .
Bağırsak coğrafyasıda diyebiliriz buna
.
Bunu söylemekle şunu ifade etmek istiyorum aslında
Çok uzak coğrafyalardaki probiotik bakteri suşları kıtalar ve okyanuslar aşarak geldiğinde buradaki popülasyona yabancı kalacak,bağırsaklardaki mevcut bulunan floraya uyum sağlayamayacaktır.
Alındığı gibi dışarı gidecektir.
.
Bu açıklamayı özellikle ABD,Kanada ,G. Kore v.b. gibi ülkelerdeki probiotiklere mucizevi anlam yükleten ve ailelere servet harcatan doktorlara söylemek istiyorum.
.
Bu coğrafik özellik henüz çok konuşulan bir durum değildir.
Benim yaptığım araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
.
Bulunulan coğrafyadaki flora rüzgarları ,basınçları yağmurları,polenleri ,toprağı ,suyu,bitki örtüsü ,güneşi v.b. gibi etkenleri ile kendine özeldir.
Probiotik bakterilerde konakladıkları canlılarda o özelliklere sahiptirler.
Bunun çok iyi kavranması gerekir.
.
Endüstriyel ürünlerde bu tür probiotikler kullanılarak yeni probiotik ürünler ortaya çıkmaktadır ,çıkacaktır.
.
Yararları için bağırsaklarda nitelik ve nicelik olarak zengin bir içerik olmalıdır.
.
Bağırsaklarımızın gereksinimi tek bir bakteri değildir.
Tek bir bakteriyi çoğaltarak etkinlik kazanılabilir mi ?
Evet !…
Ama çok zengin bir bağırsak florası olursa ..
Bağırsak florası bozuksa tek bir probiotik bakterinin hiç bir yararı olamyacaktır
.
Karşımıza çıkacak olan manzara şudur.
.
Kişiye özel bağırsak florası var ise kişiye özel probiotik yaklaşım gerekiyor..
Kişiye özel bir bıoterapik müdahaleler olmalıdır.
Araştırmaların yönü bu yönde olmaktadır.
.
Avrupada kanser üzerine yapılan bu tür çalışmalardan kemoterapi ve radyoterapi olmadan çok olumlu sonuçlar alınmıştır.
Kişinin bağırsakları bütünüyle araştırma ve inceleme yapılarak bağışıklık sistemi güçlendirilerek metabolizmanın kendi direnç ve iyileştirme mekanizmaları harekete geçiriliyor.
Haydar Yılmaz