Bağışıklık sistemi diğer bütün metabolik sistemlerin merkezi durumunda.
Hastalıkların kaynağının bağırsaklar olduğunu bugün çok iyi biliyoruz.
Bağırsaklardaki meydan savaşlarında probiyotik bakterilerin patojen olan yani bulaşıcı hastalıklara yol açan mikropları yok ettiklerini de öğrendik .
KAT KAT SAVUNMA ALANLARI
2.SAVUNMA ALANI
1. savunma alanını olan bağırsakları aşan patojenler doğrudan kana karışırlar dokulara doğru yol alırlar.
Hastalık belirtileri ortaya çıktığında ,iltihaplanma başladığında mikrop yiyici olarak tanınan fagositlere görev düşer.
Kemik iliği, timus, lenf bezleri ve dalak gibi özelleşmiş merkezlerde yer alan fagositler, makrofajlar, lenfositler gibi savunma hücreleri ve molekülleri devreye girerler
Saldırı sinyallerini ve düşman kodlarını bağırsaklardaki probiyotik
bakterilerden alan bu fagositler mikropları ve diğer zararlıları öldürme emri
ile kodlanmışlardır..
B ve T LENFOSİTLERİ
Bu 2.savunma sistemi de başarılı olamazsa, kazanılmış bağışıklık sisteminin temel hücreleri olan B ve T lenfositler devreye girerler.
T lenfositler kanda dolaşan bütün lenfositlerin % 80’ini oluştururlar.
T hücreleri patojenleri yok etmeye çalışırken, sistemin bir diğer önemli hücreleri olan B hücreleri de “bağışıklığın akıllı molekülleri” olarak adlandırılan “antikor”ları (immünoglobulinler) sentezlemeye başlarlar.
Glikoprotein yapılı bu moleküller antikorlar kilitçidirler.
Kilitleme sistemi ile patojenlere bağlanırlar ve onları yok ederler.
Ayrıca çöpçüler gibi de davranıp öldürülen patojen hücrelerinin atıklarını ve döküntülerini de temizlerler
Bağışıklık sisteminin temel başarısı budur.
ÖLÜM TİMİ ; ANTİKORLAR
B lenfositleri patojenlerin kim olduğunu tanıyan antikorların milyonlarcasını kopyalarlar.
Bu antikorlar kan plazmasında ve lenfde dolaşır, mikropları bağlarlar .
Onları işaretleyip fagositlerin saldırısına olanak sağlarlar.
Antikorlar ayrıca bakteriyal toksinleride bağlarlar ..
Virüslerin ve bakterilerin enfeksiyona yol açan hücre reseptörlerine müdahalede bulunarak istilacıları doğrudan etkisizleştirebilirler..
GENETİK ARŞİV
B ve T lenfositleri bağışıklık sisteminin genetik arşivinide tutarlar.
Başlangıçtan o ana kadar olan biteni ,geleni gideni kaydederler.
Öldürdükleri mikropların genetik kodlarını bütün giriş kapılarına gönderirler..
AŞILANMA
Bu gönderimler bağışıklığın aşılanmasıdır…
Genetik kodlar bütün öncülerin yazılım sistemlerine kaydedilir.
Bu kodlar aynı zamanda mikrop ve virüslerin parmak izleridir.
Hamilelik esnasında bu bağışıklığın aşılanması anneden bebeğe plesanta yoluyla geçer.
Anneler bebeklerini aşılarlar.
Bütün genetik şifreleri bebeklerine yüklerler..
MÜKEMMEL SİSTEM NASIL TERSİNE DÖNER
Eğer bağışıklık sisteminin kurucusu ve yöneticisi olan probiyotik bakterilerin kafası karışırsa ters sinyaller göndermeye başlar.
Kafasının karışmasını ve şaşırmasına yol açan yanlış beslenme ve güçlü etkileri olan ilaçlardır,antibiyotikler,ağrı kesiciler ve kimyasallardır.
Aşırı karbonhidratlardır.
Toksinlerdir
Zehirlerdir
GDO’LAR VE DOĞAL ÖZÜ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALAR
Normal olarak çalışan sisteme anormal besin maddeleri gönderildiğinde bütün bilgiler karmakarışık hale gelir.
Genetiği değiştirilerek yabancı bir maddeye dönüşenler artık probiyotikler karşısında yabancı tanımlanamayan maddelerdir
UFO gibi ne olduğu bilinmeyince genetiği başkalaşmış olduğunda kim bu ?
soruları probiyotiklerin kafasını karıştırır.
Endüstriyel üretim ile işlenmiş,rafine edilmiş,özü deforme edilmiş,doğal yapısı bozulmuş ve yabancılaşmış olan bütün gıdalar suçludurlar.
Probiyotik bakterilerin ;önceden tanıdığı ve çözdüğü besin maddeleri
modife edilmiş ,genetiği değiştirilmiş olarak geldiğinde onları tanıyamazlar.
Ve yararlanmak için sindirim yapmazlar.
Panik yaparlar.
Kilitlenirler.
Karar veremezler .
Bocalarlar.
Şaşırırlar..
PANİK
Şaşkın halindeki probiyotikler yanlış sinyaller göndermeye başlarlar.
Probiyotik bakterilerden saldır ve yok et ,öldür sinyallerini bekleyen antikorlar aşırı uyarılırlar.
Öncelikle proteinler geldiklerinde düşman geliyor sinyalleri alırlar; öldürülmeleri ve yok edilmeleri emri ile saldırıya geçerler..
Proteinleri zararlı maddeler olarak algılarlar,yok ederler.
Çevredeki dokuları yabancı olarak görürler ,yok ederler.
Kemik iliği ve lenfler ilk saldırılarının olduğu dokulardır.
Her şey allak bullak olur .
KAOS ve BUMERANG
Toz duman içinde , karma karışık bir durumda dost düşman her şey birbirine girer.
Ölüm timi olan antikorlar artık dizginlenemez bir azgınlıkla saldırılarını arttırırlar.
Daha çok saldırı yapmak için ajite olurlar
Çılgın gibi saldırılarının sonucunda kendinden olan dokularıda düşman görüp öldürürler.Dokularla birlikte organlardada hasarlar başlar
Öldürülme sırası ölüm emrini veren probiyotiklere geldiğinde bütün
sistem çökmüştür.
Emir aldıkları probiyotikleri yabancı düşman olarak algılarlar ve yok ederler..
İFLAS
Bağışıklık sistemi tamamen iflas eder.
Hastalıklar hızla en zayıf yerlerden ortaya çıkar.
İltihaplanmalar çoğalır ve yayılır.Her yeri sarar.
Durdurulamayan bu çöküş sonrasında beslenme tamamen etkisizleşir.
Sindirim ,solunum ve dolaşım sistemleri ile sinir sistemleri harap olur.
Hormonlar yeterince üretilemez,savunma sistemleri yol geçen hanına dönüşür.
Sayıca çok hızlı bir şekilde çoğalarak üstünlüğü ele geçiren mikroplar her yere hakim olurlar..
ZAFER ONLARINDIR.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İSE HALA
KENDİ KALESİNE SÜREKLİ GOL ATMAYA DEVAM EDER.
BU ÇÖKÜŞ ÇOK HIZLI OLURSA ÖLÜMLER DE ÇOK HIZLI GELİR.
Haydar Yılmaz