Yeni Alman Tıbbının Beş Prensibi

Yeni Alman Tıbbı (GNM), 1980’lerin başında Dr. Ryke Geerd Hamer tarafından keşfedilen, tıp alanında oldukça yeni bir bilim dalıdır. Alman tıp doktoru Dr. Hamer, fiziksel semptomlar, beynimiz ve hayatımızdaki duygusal sıkıntılar (bu duygusal sıkıntı “çatışma şoku” olarak bilinir) arasındaki korelasyonları tespit etti. Araştırmaları sayesinde, hangi semptomların ve organların beynin belirli bölgelerinden kontrol edildiğini ve yaşanan duygusal sıkıntı türlerini belirlemeye yardımcı olabilecek bir dizi ilke ortaya koymuştur. GNM, Dr. Hamer’ın Doğanın Beş Biyolojik Yasası olarak adlandırdığı şeye dayanarak hastalıkların hem gelişimini hem de doğal iyileşmesini anlamamıza yardımcı olur.

Birinci Yasa. Bu ilk yasa, çoğu durumun vücudun biyolojik bir şoka (beyin tarafından başlatılan ilkel hayatta kalma mekanizmalarımızı tetikleyen olaylar) verdiği tepkiler olduğunu ve koşulların özellikle bu aksaklıklarla başa çıkmak için gelişebileceğini belirtir. Bazı biyolojik şok örnekleri arasında beklenmedik ölüm, ani iş kaybı veya beklenmedik bir ayrılık sayılabilir. Biyolojik şoklardan sonra ortaya çıkan fiziksel tepki, bireyin tepki verdiği duygu yoğunluğunun türüne bağlıdır. Keder, öz-değersizlik, finansal başarısızlık korkusu gibi her duygu için vücut, genellikle bilincimizin altında olan içgüdüsel bir düzeyde şoku hafifletmek amacıyla belirli bir organ veya doku tepkisiyle yanıt verecektir.

İkinci Yasa. İkinci yasa, her biyolojik şok için iki potansiyel aşama olduğunu belirtir: aktif ve iyileşme. Şok yaşadığımızda, sinir sistemimiz normal ritminden aktif bir faza geçer. Bu aktif fazda, sempatik-dominant oluruz (genellikle soğuk eller/ayaklar, iştah kaybı, uyku sorunu, izolasyon hissi vb.) Her şok türüne ayrı bir tepki vardır. Şok çözülürse, sinir sistemimiz parasempatik baskın olduğumuz iyileşme aşamasına geçer. İyileşmenin ilk aşaması enflamasyonun yaygın olduğu, bireyin kendini yorgun hissedebileceği ve aktif aşamada meydana gelen hasarı onarmaya yardımcı olmak için vücudun ödem tuttuğu aşamadır. Bu genel semptomların yanı sıra, şoka verilen spesifik yanıt da değişecektir. Yeterli onarım gerçekleştiğinde, sinir sistemi sempatik bir artışa geçtiği için bir süre aktif fazın orijinal semptomlarını yaşayabiliriz. Bu evrede semptomlar kronikleşebilir de. İyileşmenin son aşamasında, dokular daha güçlü işlevselliğe geri döner ve normal bir ritme doğru ilerleyebiliriz.

Üçüncü Yasa. Bu üçüncü yasa, beyindeki sinirsel rölelerin konumuna bağlı olarak doku ve organlarımızın şoklara nasıl tepki verdiğini açıklar. Farklı dokular, beyincik ya da medulla tarafından kontrol edilmelerine bağlı olarak şoklara zıt şekillerde tepki verirler. Beyincikte hücre büyümesi aktif fazda başlatılır ve iyileşme fazında durur. Medullada ise bu durum tam tersidir; hücreler aktif fazda kaybedilir ve onarım fazında yeniden büyür.

Dördüncü Yasa. Dördüncü Yasa, mikroorganizmaların iyileşme aşamasındaki rolünün ya beyincik örüntüsünde fazla dokuyu parçalamak ya da medulla örüntüsünde doku rejenerasyonuna yardımcı olmak olduğunu açıklar.

Beşinci Yasa. Beşinci yasa, “hastalık” olarak düşündüğümüz durumların aslında vücudun ilkel olarak algılanan hayatta kalma tehditlerine yanıt olarak belirli, amaçlı eylemler/mekanizmalarla bize yardımcı olma girişimleri olduğuna dair genel gözlemi özetlemektedir.

Yorumlar (0)
Yorum ekle