Crohn hastalığı
Dr. Selma GÜNGÖR
Bugün ağırlıklı olarak kalın bağırsakta görülen iki hastalığı anlatacağız. Açlık grevleri bu hastalığı olanlarda alevlenmeye, yeni bir atak geçirilmesine yol açabilir.
Crohn Hastalığı sindirim kanalının iltihaplanma ve ülserler ( yaralar) ile karekterize kronik bir hastalığıdır. Ağızdan anüse kadar bağırsağın herhangi bir yerini tutabilirse de en sık ince bağırsağın son bölümü ve kalın bağırsakta hastalığa neden olmaktadır. Uzun süreli, müzmin ancak tedavisi mümkün bir hastalıktır. Kimi yönleri ile Crohn hastalığına benzeyen ancak yalnızca kalın bağırsakta tutulum yapan ülseratif kolit ile birlikte inflamatuar ( iltihaplı ) bağırsak hastalıklarının önemli bir kısmını oluştururlar.
Hastalık yüksek sosyoekonomik gruplarda ve kentsel bölgelerde yaşayanlarda daha sık olarak görülür. Anne-babadan çocuğa direkt geçiş olmamakla birlikte İflamatuar bağırsak hastalığı (Crohn Hastalığı ve ülseratif kolit) olanların akrabalarında bu hastalıklardan birinin görülebilme sıklığı % 5 ile %20 arasında değişmektedir.
Crohn hastalığının nedeni bugün için hala bilinememektedir. Genetik olarak hastalığa yatkın bireylerde bilinmeyen çevresel veya mikrobik bir faktörün gastrointestinal kanalda anormal bir iltihabi yanıtı tetiklediği düşünülmektedir. Sigara içmenin romatizmal ilaç ve aspirin kullanımının, hormonal değişiklerin ve enfeksiyonların Crohn hastalığının alevlenmesine neden oldukları iyi bilinmektedir.
Crohn hastalığının belirtileri nelerdir?
- Karın ağrısı.
- İştahsızlık, kilo kaybı.
- Halsizlik yorgunluk.
- Kansızlık, solukluk.
- Zaman zaman ateş, üşüme titreme.
- Bazı hastalarda bulantı, kusma ve şişkinlik hatta bağırsak tıkanmaları ve kabızlık, kimi hastalarda ağızda yaralar, gözde kızarıklık ve yanma, eklemlerde ağrı, ciltte döküntüler ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluklar.
- Hastaların bir kısmında bağırsaklar ile diğer organlar, cilt veya makat arasında kanalların açılması (fistüller) ve buralardan akıntların gelmesi ve makatta şişlikler ve yaraların olması.
- Dönem dönem bağırsaklarda tıkanmalarla birlikte karın ağrısı ve kabızlık atakları
Tanı nasıl konulur?
Hastalığın tanısı, hastalığın öyküsü, fiziki muayene, labarotuar bulguları, ince ve kalın bağırsakların görüntüleme yöntemleri yardımı ile konululabilir. Dışkı ve kanın laboratuarda değerlendirilmesi önemlidir. Kalın bağırsaklar ve ince bağırsağın son bölümü kolonoskopi adı verilen optik ve fleksibil bir aletle ayrıntılı olarak görüntülenebilir. Mide- bağırsak kanalı biopsi alınmasına duyarlı olmadığı için hasta hiç bir şey hissetmeden hasta bölgelerden parça alınabilir. Alınan parçaların patolojik açıdan mikroskop ile değerlendirilmesi hastalığın tanınmasını sağlar. Ayrıca ince bağırsağın radyolojik tetkiki, karın bölgesinin bilgisayarlı tomografisi ve manyetik reznonansı da tanıya yardımcı olan tetkiklerdir. Hastalığın bütün bulguları aynı anda görülmeyebilir. Bazen gizli kansızlığa bağlı sadece halsizlik ve yorgunluk yakınmaları yada eklemlerde şişmeler ile başlayabilir. Bazı hastalarda hastalığın ilk başlangıcı apandisit semptomlarına benzer ve tanı apandisit düşünülerek yapılan cerrahi sırasında konulur. Tedavi;
Crohn hastalığını tedavisi hastalığın şiddetine ve hastalığın tutulum yerine (ince bağırsak, kalın bağırsak, makat vb.) göre belirlenir. Genellikle ağızdan alınan ilaçlar (Salozopryn EN tb, Salofalk tb, Asacol tb vb.) ve makattan verilen lavmanlar (Salofalk enema, entocort enema) ile tedaviye başlanılır. Bu ilaçların yetersiz kaldığı veya hastalığın en başından şiddetli seyrettiği olgularda tedaviye ağızdan veya damar yolu ile kortikosteroid ilaçlar (Prednol tb, Dekort tb, Prednol amp,Dekort amp vb.) eklenmektedir. Son yıllarda kullanıma giren 2 ayda bir damar yolundan yapılan infliximab (Remicade) adlı ilaç Crohn hastalığının tedavisinde önemli katkıda bulunmaktadır. İlaçla tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi tedavi gerekmektedir.
Crohn hastalığı diyeti
Ülseratif kolit hastalarında olduğu gibi Crohn hastalarında da herhangi özel bir diyet uygulamasının faydalı olduğu ya da her hangi bir gıdanın ülseratif kolitte zararlı olduğu bilimsel olarak gösterilememiştir. Toplumda (% 5-10) sıklığında görülen süt tahammülsüzlüğü (laktoz intoleransı) zaten var olan ishale katkıda bulunabilir. Bu durumlarda süt ve süt ürünlerinden uzak durulması veya marketlerde bulunan laktazlı sütlerin tüketilmesi önerilebilir. Aspirin ve romatizma ilaçları ülseratif koliti alevlendirilebileceğinden bu ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır. Genel olarak temiz, dengeli ve sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi yeterlidir.
Crohn hastalığı kansere neden olun mu?
Yapılan çalışmalar, ülseratif kolit hastalığında olduğu gibi kalın bağırsağı etkileyen Crohn hastalığında da (Crohn koliti) hastalık başlangıcından sonraki 9-10 yıldan itibaren kalın bağırsak kanseri riskinin arttığını göstermiştir. Bu risk geçen zamana paralel olarak daha da artış göstermektedir. Kanser gelişmeden önce kalın bağırsağı döşeyen yüzeyde displazi adı verilen öncü lezyonlar gelişmektedir. Bu nedenle uzun süreli Crohn koliti öyküsü olduğunda yılda bir kez yapılan kolonoskopilk biopsilerle ile kalın bağırsak kanseri öncüsü lezyonların (displazi) olup olmadığının araştırılması önerilmektedir. Böylece kanser gelişmeden cerrahi müdahale yapılması mümkün olmaktadır. Bu taramalara hastalık başlangıcından sonraki 9. yılda başlanması yeterlidir.
Crohn hastalığı tedavisi
Crohn hastalığın tedavi amacı hastanın yakınmalarının tümüyle ortadan kaldırılması ve hastalığa bağlı olası kompklikasyonların engellenmesidir. Tedavide izlenecek yola ve kullanılacak ilaçların türüne hastalığın şiddetine göre karar verilmelidir. Hastalık aktivitesi hekim tarafından belirledikten sonra hafif hastalık varlığında yan etkisi nispeten az olan 5-ASA (Salofalk tb, Asacol tb, Salozopriyn EN tb) preparatları ile tedaviye başlanılır. İlaçların tam dozda ve aralıksız kullanılması önemlidir. Bu ilaçların tam etkinlikleri yaklaşık 2-3 haftada ortaya çıkmaktadır. 5-ASA içeren ilaçların ciddi yan etkileri genellikle olmaz. Salozopriyn EN tb içerdeği sulfapiridin halkası nedeni ile kimi insanlarda bulantı, kusma, baş ağrısı ve döküntü gibi yakınmalara yol açabilmektedir. 5-ASA preparatları yıllardır inflamatuar bağırsak hastalılarında kullanılmaktadırlar. Uzun süre kullanımlarında ciddi bir yan etki bildirilmemiştir. Bu ilaçlar yeteri olmaz ise antibiotik etkilerinin yanı sıra bağışıklık sistemini düzenleyici rolleri de olduğu düşünülen Metronidazol (Nidazol tb, Flagyl tb) ve Siprofloksasin (Cipro tb) tedaviye eklenebilir. Bu ilaçlarla tedavi genellikle 6 ayı geçmemektedir. Metronidazol ağızda metalik tat ve uzun kullanımda el ve ayaklarda uyuşmalara (nöropati) yol açabilir. Ancak bu yan etkiler ilacın kesilmesi ile ortadan kalkmaktadır.
Orta-ağır düzeyde aktif Crohn hastalığında tedavide kortikosteroid (Prednol, Dekort vb) ilaçlar ağız veya damar yolu ile başlanır. Bu ilaçlar inflamatuar bağırsak hastalıklarında çok etkin olmakla beraber uzun süreli kullanımlarında önemli yan etkilere neden olmaktadırlar. Bu yan etkiler arasında, vücutta şişme, hipertansiyon, ciltte sivilce gelişimi, kilo artışı, kemik erimesi, şeker hastalığı, gözde katarkt sayılabilir. Bu yan etkiler kısa süreli kullanımden sonra ilaç kesilmesi ile kaybolmaktadır. Bu nedenle kortikosteridlerin inflamatuar bağırsak hastalıklarında 3 aydan uzun süre kullanılmaması gerekir. Ayrıca ilacın aniden kesilmemesi, dozu yavaş yavaş azaltılarak bırakılması çok önemlidir.
Kortikosteroid ilaçlara bağımlılık yada direnç geliştiğinde Azothiopurine (İmmuran tb) ya da 6-Merkaptopurin iyi bir seçenek oluşturmaktadırlar. Uzun süreli yan etkileri kortikosteroidlerden daha az olmaktadır. Bu ilaçlar bağışıklık sistemini baskılayarak etki ettiğinden kullanıldıkları sürece kan sayımı sayısı her ay izlenmelidir. Çok nadiren bu ilaçlara bağlı pankreatit ve karaciğer hasarı olabilmektedir.
İnfliximab (Remicade amp) son yıllarda giderek artan sıklıkta Crohn hastalığı tedavisinde kullanılan yeni bir ilaçtır. Serum içinde 2 saatlik bir sürede damardan uygulanır. İlk 3 dozu takiben 2 ayda bir idame tedavisi yapılmaktadır. Diğer ilaçlara dirençli hastalarda ve fistülü olanlarda yüz güldürücü sonuçları olmaktadır. İlaca bağlı allerjik reaksiyonlar, infeksiyon sıklığında artış, otoimmun hastalık gelişimi, kalp yetmezliğinde ağırlaşma gibi yan etkiler görülebilmektedir. Malign hastalıklara eğilimi arttırdığını ileri süren çalışmalar da vardır.
Cerrahi tedaviye ilaçlar yetersiz kaldığında veya apse, bağırsak tıkanıklığı ya da kanser öncüsü lezyonlar geliştiğinde başvurulmaktadır. Crohn hastalığı tedavisinde hasta bağırsağın çıkarılması daha sonra başka bağırsak bölgelerinde hastalık olmasını engelleyemeyeceği için cerrahi tedavide mümkün olduğunca tutucu davranılmalıdır
Ülseratif kolit
Ülseratif kolit kalın bağırsağın iltihaplı bir hastalığıdır. Ülseratif kolit sadece kalın barsağı tutar. Kalın bağırsakta ülserlerin oluşmasına ve kanamaya neden olur.
Ülseratif kolitin bugün için kesin nedenini bilemiyoruz. Ancak genetik yatkınlığı olan kişilerin bağırsaklarında bulunan bazı mikroorganizmalara ya da besinler ile alınan bazı maddelere karşı vücudun bağışıklık sisteminin abartılı yanıt vermesi ile ortaya çıkar. Aslında yabancı maddelere karşı vücudu korumakla görevli olan bağışıklık sistemi neden abartılı yanıt veriyor bu tam bilinmemektedir.
Ülseratif kolitin başlıca belirtileri kanlı, müküslü (sümüksü madde) ishaldir. Dışkılama sayısı günde 1-2 olabileceği gibi hastalığın derecesi ile ilişkili olarak 15-20 kez olabilir. Diğer belirtiler kan kaybına bağlı halsizlik, çabuk yorulma ve çarpıntıdır. Seyrek olarak ülseratif koliti olan hastalarda eklem, cilt, göz ve karaciğer ile ilgili bozukluklar da olabilir. Bağırsak kanamasına neden olan her hastalık ülseratif kolit ile karışabilir. Hastalık ilk belirti verdiğinde başlıca mikroplara ya da antibiyotiklere bağlı gelişen kalın bağırsağın ülserli hastalıkları ile karışır. Uzun süreli bir hastalıkta ise karıştığı en önemli hastalık Crohn hastalığıdır. Crohn hastalığı tüm sindirim sistemini, dolayısı ile kalın bağırsakları da tutabilir. Ayırımda dışkı muayenesi, kan tahlilleri, kolonoskopi ve kolonoskopi sırasında alınan biyopsiler yardımcı olur. İleri yaştaki bir hastada dışkıda kan ve müküs varlığında ülseratif kolit akla gelebilir ancak bu durumda bağırsak kanseri de mutlaka düşünülmelidir.
Ülseratif kolit ilaç tedavileri ile kontrol altına alınabilir. Ancak hastalığın belli bir süre tedavi ile bitirilmesi genellikle mümkün olmamaktadır. Hastalığın ilaç tedavisi ile bitirilmesi istisnai bir durumdur. Hastalık yaşam boyu devam eder. Hastalık genelde alevlenmeler ve sakinleşmelerle sürer gider. Bu nedenle tedavinin yaşam boyu olması önerilir. Yıllar süren iyilik hali durumunda bazan ilaçların kesilmesi denenebilir. Bu hasta ve hekimin birlikte karar vermesi riski paylaşması gereken bir durumdur.
Ülseratif kolit tedavisi crohn hastalığının tedavisine benzer. Tedavide aminsalisilik asid bileşekleri (Salozoprin, Salofalk, Pentasa, Asacol), kortizon ve immun sistem düzenleyicileri (azatiopurin, 6-merkaptorurin, metorexate ve benzerleri) sıklıkla kullanılan ilaçlardır. Hastalığı kontrol etmekte zorlanılan vakalarda siklosporin ve infliximab (Remicade) kullanılan diğer ilaçlardır. Bu ilaçların ciddi olabilen yan etkileri nedenleriyle mutlaka deneyimli merkezlerde ve deneyimli gastroenterologların gözetiminde kullanılması gerekir.
Cerrahi tedavisi mümkün mü?
Hastalık sadece kalın bağırsakları tuttuğundan, kalın bağırsağın çıkarılması ile hastalık biter. Ancak böyle bir operasyon yapılacak ise kalın bağırsağın hasta kısmının değil, tamamının çıkarılması gerekir. Ancak cerrahi sorunsuz bir tedavi seçeneği değildir. Cerrahi kararı verilirken hastanın ameliyat sonrası olabilecek sorunlar hakkında aydınlatılması gerekir.
Ülseratif kolitte yoğun tedaviye rağmen hastalığın tam kontrol altına alınamaması, ilaç tedavisi yan etkilerinin kontrol edilememesi, delinme ya da kanser riskinin ortaya çıkması başlıca cerrahi kararı verdiren durumlardır. Bunların dışında ilaç tedavisi istemeyen ve cerrahi tedaviyi öncelikli düşünen hastalarda da cerrahi tedavi düşünülebilir.
Ülsreatif kolit hamileliğe engel bir durum değildir. Ancak planlanan bir hamileliğin hastalık aktivitesinin kontrol edilmiş bir zamanda olması arzu edilir. Çünkü hastalığın aktif olduğu bir dönemdeki gebelikte erken doğum ve düşük riski artar.
Kullanılan ilaçların kesilmesi hastalıkta alevlenmeye neden olacağından gebelik süresinde hasta ilaç tedavisine devam etmelidir. Kullanılan ilaçların çoğu hamilelik süresince güvenle kullanılabilir, ancak bu konuda hasta hekimi ile mutlaka görüşmelidir. Yan etkisi olabilecek ilaçlardan kaçınılmalıdır.
Ülseratif kolit kansere neden olur mu?
Ülseratif kolit bağırsak kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Hastalık ne kadar uzun süreli ise ve kalın bağırsağın ne kadar fazla alanı tutmuş ise risk o kadar artmaktadır. Hastalığın 8-10 yıldan beri devam ediyor olması riski başlatmaktadır. Ancak bu risk çok yüksek olmadığından paniğe neden olmamalıdır. Hastalığın tedavi altında ve belli aralıklarla kolonoskopik takipte tutulması ile risk azaltılabilir.