www.crohntedavisi.com
Ülseratif Kolit ve bağırsak hastalıkları

Geleceği Öngören Büro: 1960’ların Unutulmuş Paranormal Deneyinden 5 Şaşırtıcı Gerçek

Getting your Trinity Audio player ready...

Geleceği bilme arzusu, belki de insanlığın en eski ve en evrensel meraklarından biridir. Peki, gelecekteki felaketleri önlemek için bir ulusun tüm kabuslarını ve önsezilerini toplayabilseydiniz ne olurdu? 1960’ların İngiltere’sinde, bir psikiyatrist tam da bunu denedi. İşte karşınızda, bilimsel hırs ile paranormal takıntının kesişiminde doğan, hem tuhaf hem de büyüleyici bir girişim: Önsezi Bürosu.

1. Her Şey Yüzlerce Çocuğun Öldüğü Bir Felaketle Başladı

Önsezi Bürosu’nun tohumları, bir ulusu yasa boğan kömür ve çamurun içinde atıldı. 1966 yılında, Galler’in Aberfan kasabasında devasa bir maden atığı yığını çöktü. Yaklaşık 500.000 tonluk enkaz, kasabanın ilkokulunu yutarak 116’sı çocuk olmak üzere toplam 144 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Bu olaydan derinden etkilenen psikiyatrist John Barker, felaketi önceden haber veren çok sayıda rüya ve önsezi raporuyla karşılaştı. Bu raporlar, aklında radikal bir fikir ateşledi: Eğer bu önseziler sistematik olarak toplanabilseydi, gelecekteki trajedileri önlemek için bir erken uyarı sistemi oluşturulabilir miydi?

Büro’nun kurulmasına ilham veren en dokunaklı hikayelerden biri, felakette hayatını kaybeden küçük kız Eryl Mai Jones’a aitti. Jones, ölümünden kısa bir süre önce annesine gördüğü bir rüyayı anlatmıştı. Ailesi tarafından imzalanan ve yerel bir papaz tarafından tasdik edilen rapora göre, küçük kız şunları söylemişti:

“…rüyasında okula gittiğini ama okulun ‘orada olmadığını’ çünkü ‘üzerine siyah bir şeyin indiğini'”

Ertesi gün, Eryl Mai Jones enkaz altında can veren çocuklardan biriydi.

2. Kurucusu, “Vudu Ölümü” Konusunda Uzmanlaşmış Sıra Dışı Bir Psikiyatristti

Önsezi Bürosu’nun arkasındaki isim olan John Barker, sıradan bir doktor değildi; çelişkilerle dolu bir adamdı. Bir yandan “toplumda yaşamaya uygun görülmeyen” kişilerin barındırıldığı Viktorya döneminden kalma Shelton Akıl Hastanesi’nde reformları savunurken, diğer yandan bağımlılık ve eşcinsellik gibi “istenmeyen” davranışları engellemek için elektrik şokları kullandığı aversiyon terapisi gibi tartışmalı araştırmalar yürütüyordu.

Peki bu ilerici reformcuyu, hastalarına elektrik şoku uygulamaya iten neydi? Barker, bilimsel metodun sınırlarını zorlamaya takıntılıydı ve en büyük ilgi alanı “Vudu Ölümü” kavramıydı. O dönemde, birinin öleceğine dair bir önsezinin veya bir lanetin, kişide o kadar derin bir korku yaratabileceğini ve bunun da bağışıklık sistemini çökertip gerçekten ölüme yol açabileceğini öne süren Scared To Death (Ölümüne Korkmak) adlı kitabı üzerinde çalışıyordu. Barker’a göre, zihin bedeni öldürebilirdi. Bu teori, onun kendi hikayesinin trajik bir habercisi olacaktı.

3. Önseziler, “Bilimsel” Bir Puanlama Sistemiyle Değerlendiriliyordu

Barker’ın projesi paranormal bir hobi değil, kaosa bilimsel bir düzen getirme denemesiydi. Amacı, rüyaların ve önsezilerin fısıltılarından yaklaşan felaketlerin sinyallerini ayıklamaktı. Bu, istatistiksel analiz ile psişik vizyonun tuhaf bir evliliğiydi.

Gelen yüzlerce raporu ciddiyetle kataloglamak ve değerlendirmek için 11 puanlık bir sistem geliştirildi. Her bir önsezi şu kriterlere göre puanlanıyordu:

  • Sıra Dışılık: 5 puan
  • Doğruluk: 5 puan
  • Zamanlılık: 1 puan

Bu sistemin nihai hedefi, bir “kitlesel önsezi” deposu oluşturmaktı. Barker, yeterli veri toplandığında, yaklaşan bir felaketin olası tarihini, doğasını veya yerini gösterebilecek kalıpların ortaya çıkacağını umuyordu. Bu, ölçülemez olanı ölçme ve öngörülemez olanı öngörme yolundaki umutsuz bir çabaydı.

4. İki “Yıldız Medyum” Şaşırtıcı İsabet Oranlarına Sahipti

Büro’ya yüzlerce tahmin akın etse de, kaydedilen 18 “isabetli” tahminden 12’si sadece iki kişiden geliyordu. Onlar, projenin yıldız medyumlarıydı: telefon santrali operatörü Alan Hencher ve müzik öğretmeni Kathleen Lorna Middleton.

Alan Hencher, 123 kişiyi taşıyan bir uçağın düşeceğini öngördü. Dokuz gün sonra, Kıbrıs’ta bir uçak kazası meydana geldi ve 124 kişi hayatını kaybetti. Kathleen Lorna Middleton ise önce Soyuz 1 kapsülünün yere çakılmasıyla ölen kozmonot Vladimir Komarov hakkında, olay kamuoyuna duyurulmadan hemen önce “taşlaşmış bir astronot” gördüğü vizyonunu gönderdi. Daha sonra ise Senatör Robert Kennedy’nin suikasta uğrayacağı konusunda defalarca uyarıda bulundu.

Bu iki isim, Barker’ın deneyinin gerçekten işe yarayabileceğinin kanıtı gibiydi. Ancak en şaşırtıcı ve en karanlık tahminlerini henüz yapmamışlardı.

5. En İronik Tahmin: Kurucunun Kendi Ölümü

Hikayenin en trajik bölümü, hem Alan Hencher’ın hem de Kathleen Middleton’ın, bizzat Büro’nun kurucusu John Barker’ın yakında öleceğini tahmin etmesiyle başladı.

“Vudu Ölümü” üzerine çalışan, bir önsezinin yarattığı korkunun insanı öldürebileceğini öne süren adam, şimdi kendi ölüm kehanetiyle yüzleşiyordu. Zaten iş stresi nedeniyle bunalımda olan Barker, bu tahminlerden derinden etkilendi, ağır bir depresyona girdi ve sonunun yakın olduğuna inanmaya başladı.

Ağustos 1968’de, Büroyu kurduktan sadece 18 ay sonra, John Barker hayatını kaybetti. Ancak medyumların öne sürdüğü gibi bir “gaz kaynağı” veya “karanlık bir araba” yüzünden değil, beyin embolisi nedeniyle öldü. Bu, hikayenin en can alıcı ironisiydi. Beynimiz “öldü” isabetine tutunurken, neden konusundaki kritik ıskaları görmezden gelmeye ne kadar meyilli olduğumuzu gösteriyordu. Medyumlar haklı değildi; sadece trajik bir şekilde şanslıydılar.

Barker’ın ölümünden kısa bir süre sonra Büro kapandı. Faaliyette olduğu süre boyunca hiçbir felaketin önlenemediğini de belirtmek gerekir.

——————————————————————————–

Sonuç: Zihnimiz Bize Oyun mu Oynuyor?

Önsezi Bürosu’nun hikayesi, insan zihninin gizemli köşelerine ve geleceği anlama arzusuna dair büyüleyici bir kesit sunuyor. Ancak bilimsel açıdan bakıldığında, bu “isabetlerin” altında daha rasyonel açıklamalar yatıyor.

Michael Shermer ve Richard Wiseman gibi uzmanlar, insan beyninin rastgelelik yerine desenler görmeye programlı olduğunu belirtiyor. Her gece milyonlarca insan rüya görür ve olasılık yasaları gereği bu rüyalardan bazılarının tesadüfen gerçek olaylarla eşleşmesi kaçınılmazdır. İnsanlar gerçekleşen “isabetleri” hatırlar ama gerçekleşmeyen yüzlerce “ıskayı” çabucak unutur. Ayrıca, uyku bilimciler rüyaların yaklaşık %80’inin olumsuz olaylar hakkında olduğunu keşfettiler. Bu da neden bu kadar çok önsezinin felaketlerle ilgili göründüğünü açıklayabilir.

Peki ya siz, eğer bir ulusun tüm rüyalarını toplayan bir sisteminiz olsaydı, bulduğunuz desenler size gelecek hakkında mı daha çok şey söylerdi, yoksa şimdiki zamanın kolektif korkuları hakkında mı?

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası