Ülseratif Kolit Hakkında Her Şey
İçindekiler
- 1 Ülseratif Kolit Nedir?
- 2 Ülseratif Kolit Nasıl Gelişir?
- 3 Ülseratif Kolit Hastalığından Kimler Etkilenir?
- 4 Ülseratif kolit Kalıtsal mıdır? (Genetik midir?)
- 5 Ülseratif Kolit Sindirim Kanalının Hangi Bölgelerini Etkiler?
- 6 Ülseratif Kolit Belirti ve Bulguları Nelerdir?
- 7 Ülseratif Kolit Hastalığı Hangi Organ ve Dokuları Tutar?
- 8 Ülseratif Kolitin Crohn Hastalığından Farkı Nedir?
- 9 Ülseratif Kolit Tanısı
- 10 Ülseratif Kolit ve Kanser Riski
- 11 Spastik Kolit ile İltihabi Bağırsak Hastalığı Arasında İlişki Var mıdır?
- 12 Ülseratif Kolit Tedavisi
- 13 Ülseratif Kolit Hastalığında Cerrahi Tedavi
- 14 Ülseratif Kolit Hastalığında Yapılan Ameliyatlar
- 15 Çocuklarda Ve Ergenlik Çağında Ülseratif Kolit Hastalığı
- 16 Ülseratif Kolit Ve Gebelik
- 17 Ülseratif Kolit ve Yaşam
- 18 Ülseratif Kolit Hastalığında Hatırlanması Gerekenler
İltihabi bağırsak hastalığı (ibh), sindirim kanalında görülen, sıklıkla uzun süreli devam eden (kronik seyirli) bir hastalıktır. Bu hastalığın seyri sırasında sindirim kanalının iç yüzeyini örten tabakada hastalığın şiddetine bağlı olarak bazı değişiklikler oluşur. Bu değişikliklerin nedeni iltihabi reaksiyondur (inflamasyondur). Bu iltihabi reaksiyon sıklıkla bağırsak iç yüzeyinde meydana gelir ve bağırsak iç yüzeyini örten tabakada (mukoza) ülser, şişme, yaralanma, kanama ve tahriş ile seyreder.
Ana hatları ile iltihabi bağırsak hastalığının Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı olmak üzere iki farklı tipi bulunur. Buna ek olarak, iltihabi bağırsak hastalığının tam olarak Ülseratif Kolit veya Crohn Hastalığına benzemeyen, arada kalan, tam belirlenemeyen bir tipi daha vardır.
Bu bölümde Ülseratif Kolit Hastalığından bahsedilecektir.
Barsak yerine Türk Dil Kurumu kılavuzunda doğru kelimenin “Bağırsak” olarak kullanılması gerektiğini biliyor muydunuz?
Ülseratif Kolit Nedir?
Ülseratif kolit, kalın bağırsağın içini örten tabakanın (mukoza – submukoza) iltihabıdır. İltihabi değişikliğin olduğu bölgede bağırsağın iç yüzünü döşeyen örtü tabakası olan mukozada ülserler oluşur. Bu nedenle hastalığa, ülserlerle karakterli hastalık anlamına gelen ülseratif kolit denir. Kalın bağırsak (barsak) içinde en sık rektum ve sol kolon (kalın bağırsağın son bölümü) etkilenir. Ülseratif kolit hastalığında sindirim kanalının (bağırsak kanalının) diğer bölümleri (örneğin: mide, ince bağırsak) etkilenmez.
Ülseratif Kolit
Ülseratif Kolit Nasıl Gelişir?
İltihabi bağırsak hastalıklarının kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak son dönemde bağışıklık sistemi hastalığı (immünolojik) olduğuna dair teoriler ortaya atılmıştır.
Hastalık bulaşıcı değildir. Kalıtsal (genetik) geçiş gösterebilir. Örneğin ailesinde ülseratif kolit olan bir çocukta bu hastalığın görülme ihtimali, sağlıklı ailelerin çocuklarına göre daha fazladır. Çevresel faktörler arasında ise sigara ve alkol tüketiminin oldukça etkili olduğu düşünülüyor. Ayrıca aspirin, antibiyotik, doğum kontrol hapları hastalığın daha da şiddetlenmesine yol açabilir. Bu ilaçlar kullanılırken doktora danışılmalıdır. Bazı teorilerde ise bir virüs veya bakterinin (mikrobik) bağırsak duvarındaki bağışıklık sistemi ile ilgili (immunolojik) olayları başlattığı ileri sürülmektedir. Bu olaylar sonucu, bağırsağı örten tabakada iltihabi hasar oluştuğu gösterilmiştir.
Bağışıklık sisteminde olan bu bozukluğun, bir etkenin sonunda mı yoksa doğrudan başlangıç olarak mı meydan geldiği henüz aydınlatılmamıştır. Hastalığın ruhsal stres veya mutsuz geçen bir çocukluk çağı sonucu geliştiği inancı kabul edilmemektedir. Herhangi bir gıda türü ile meydana gelmez. Ülseratif kolit bulaşıcı değildir.
Ülseratif Kolit Hastalığından Kimler Etkilenir?
Ülseratif kolit hastalığı her yaş grubunu tutabilmesine rağmen, sıklıkla 16-40 yaş arasında görülür. Ülkemizde hastalık yaygın değildir. Kuzey Avrupa ve kuzey Amerika ikliminde yaşayanlarda sık görülür. Kadınları ve erkekleri eşit etkiler. Ailesel yatkınlık (kalıtsal) olabilir.
Ülseratif kolit, diğer bir iltihabi bağırsak hastalığı (inflamatuar bağırsak hastalığı) olan Crohn hastalığına çok benzer özellikler gösterir. Bazen bu iki hastalığın ayrımını yapmak zor olabilir. Ülkemizde her iki hastalık da az oranda gözlenir. Fakat batı toplumlarında, örneğin A.B.D.’de yaklaşık 2 milyon kişi ülseratif kolit ve crohn hastalıklarından etkilenmektedir.
Ülseratif kolit Kalıtsal mıdır? (Genetik midir?)
Gerek ülseratif kolit gerek Crohn hastalığı bazı ailelerde sık görülür. Hastaların %20 kadarında birinci derece akrabaları da hastalıktan etkilenir. Buna karşın günümüze kadar belirlenmiş genetik bir geçiş yoktur.
- Anne veya babasından birisinde inflamatuvar bağırsak hastalığı (iltihabi bağırsak hastalığı – ibh) olan çocuklardaki risk % 1-7
- Anne ve babasının her ikisinde de inflamatuvar barsak hastalığı olan çocuklardaki risk % 36’ya kadar çıkabilir
- Bir kardeşinde inflamatuvar bağırsak hastalığı olan çocuklardaki risk % 2-6
- Bir çocuğunda inflamatuvar barsak hastalığı olan anne veya babadaki risk % 1-5’tir.
Ülseratif Kolit Sindirim Kanalının Hangi Bölgelerini Etkiler?
Sindirim kanalında ağızdan makata kadar herhangi bir bölgeyi tutabilen Crohn hastalığının aksine ülseratif kolit hastalığı sadece kalın bağırsağı etkiler. Hastalığın tutulum yerine farklı isimler verilir. Bu nedenle iltihabi bağırsak hastalığı ile aynı anlama gelen ve hastalığın etkilediği bağırsak bölümünü ifade eden farklı isimler kullanılır.
Ülseratif Kolit Hastalığının Kalın Bağırsak Tutulumu
Kalın bağırsak tutulumuna kısaca kolit denir. Buna ek olarak kalın bağırsağın tümünün etkilenmesine pankolit, sadece inen kolonun etkilenmesine sol kolit ve kalın bağırsağın son bölümü olan rektumun etkilenmesine proktit denir. Hastanın şikayetleri hastalığın etkilediği bölgeye göre değişmektedir.
Proktit | : | Hastalık sadece kalınbağırsağın rektum kısmında görülür. |
Proktosigmoid | : | Hastalık kalınbağırsağın rektum ve sigmoid kolon kısmında görülür. |
Sol kolit | : | Hastalık kalınbağırsağın sol kolon kısmında görülür. |
Pankolit | : | Hastalık kalınbağırsağın tamamında görülür. |
Ülseratif Kolit Belirti ve Bulguları Nelerdir?
Kalın bağırsağın en önemli görevi bağırsak içindeki suyun kana geri emilimidir. Ülseratif kolit hastalığında suyun geri emilmesini sağlayan tabakada inflamasyon (iltihap) olması nedeni ile bu işlev gerçekleşemez. Böylece hastalığın en önemli bulgusu ishal gelişir. Bu mukozal örtü tabakasındaki inflamasyon (iltihap), doku zedelenmesine dolayısıyla ülserlere ve kanamaya neden olur. İshal, bağırsak hareketlerinde artışa ve karın ağrısına yol açar. Böylece hastalarda kanlı dışkılama, makattan kan gelmesi (rektal kanama), dışkılama sırasında ağrı, acil dışkılama ihtiyacı, devam eden ishal, karın ağrısı (çoğu zaman kramplar tarzında), kilo kaybı ve ateş gibi belirtiler meydana gelir.
Hastalığın aktif dönemlerinde hastalarda tüm vücutta kırgınlık, halsizlik, eklem ağrıları gibi belirtiler görülebilir. Buna ek olarak hastalık bazen sindirim kanalı dışındaki bölgeleri de tutabilir. Sindirim kanalı dışında etkilenen organa göre bulgular ortaya çıkar. Örneğin deride cilt döküntüleri, eklemlerde şişkinlik, gözde kanlanma ve ağızda yaralar gibi bulgular hastalığın seyri sırasında kanlı ishal şikayetine eşlik edebilir.
Hastalık, zaman zaman alevlenmeler ve sakin dönemler gösterir. Ömür boyu devam eden bir hastalık olmakla birlikte tedavi ile normal aktif yaşam mümkündür.
Ülseratif Kolit Hastalığı Hangi Organ ve Dokuları Tutar?
Ülseratif kolit hastalığının seyri sırasında hastalığa bağlı olarak gelişen sadece sindirim kanalını ilgilendiren sorunlar gelişebildiği gibi sindirim kanalı dışındaki organları içeren sorunlar da gelişebilir.
Ülseratif kolit hastalığı etkilediği bölgeye göre de sınıflandırılır. Sadece sindirim – bağırsak kanalını ilgilendiriyorsa lokal (bölgesel); bağırsak kanalı dışında diğer organları veya tüm vücudu ilgilendiriyorsa sistemik (ekstraintestinal) tutulum denir.
Ülseratif Kolitin Sindirim Kanalındaki Etkileri (Bölgesel belirtiler)
Derin ülserlerden meydana gelen ciddi kanamalar, bağırsak delinmesi, bağırsağın genişlemesi ve bağırsak hareketlerinin durması (toksik megakolon, toksik dilatasyon) gerek ülseratif kolit gerekse Crohn hastalığında görülen en belirgin lokal komplikasyonlardır.
Bu lokal komplikasyonlardan en ciddi olanı toksik megakolondur. Karında, ani olarak gelişen ileri derecede şişme, ateş, kabızlık ve genel durum bozukluğu bu komplikasyonun habercisidir. İnflamasyonun tüm kalın bağırsak duvarını tutması sonucu, kalın bağırsak incelir ve genişler. Her an delinebilir. Bu nedenle acil cerrahi girişim gerekebilir.
Ülseratif Kolitin Bağırsak Dışındaki Etkileri: Sistemik etkileri (Ekstraintestinal Bulguları)
Bağırsaklarda gelişen inflamatuvar olaylar sonucu salgılanan maddeler uzak organları da etkiler. Ateş, kilo kaybı, güçsüzlük ve iştah azalması bunların başında gelir. Düşük oranda olsa da bazı hastalarda eklem, deri, göz ve karaciğer rahatsızlıkları gözlenir.
Ülseratif Kolit Eklem Bulguları
Sıklıkla distal (uç) eklemlerde inflamasyona (eklem iltihabına) neden olur. Parmaklardaki küçük eklemler, el, ayak, bilek ve dizler en fazla etkilenir. Bazı hastalarda omurganın alt bölümü ve leğen kemiği eklemleri (sakroiliak eklem) etkilenir. Omurgadaki eklem aralıklarını etkileyen ve daha şiddetli seyreden şekline ankilozan spondilit denir. Eklemlerdeki değişiklikler, romatoid artiritte olduğu gibi çok fazla değildir. Ankilozan spondilit dışındaki eklem bulguları, bağırsaktaki inflamasyon düzelince iyileşirler.
Üleratif Kolit Deri Bulguları
Deri altında şişlikler gelişebilir. Bunlar deride kırmızı renkte ve üzerine basmakla hassas nodüllerdir. Eritema nodosum denilen bu deri bulguları sıklıkla ayak bileklerinde veya diz altında yerleşir.
Diğer bir deri bulgusu, piyoderma gangrenosumdur. Derin ülserlerle karakterli, cerahatli deri yaralarıdır. Bu da aynı bölgelerde yerleşir.
Üçüncü deri bulgusu, ağızda yerleşen, aftöz stomatit denilen, ağrılı yüzeyel ülserlerdir. Sıklıkla alt dudak ve diş etleri arasında, dilin her iki yanında ve dil kökünde yerleşir.
Her üç deri bulgusu, bağırsaktaki hastalık iyileşince düzelir.
Ülseratif Kolit Göz Bulguları
Hastaların bir kısmı, gözde görülen ağrılı bir inflamasyon (iltihab) olan üveitten şikayetçidir. Bağırsak (barsak) bulguları düzelince bu da düzelir.
Ülseratif Kolit Karaciğer Bulguları
Karaciğer ve safra yollarına iltihabi değişiklikler (inflamasyon) gelişebilir. Bunlardan karaciğerde gözlenen inflamasyon, bağırsak inflamasyonu ile birlikte düzelirken, safra yollarını etkileyen sklerozan kolanjit düzelmez. Nadiren safra yolları kanseri gelişebilir.
Ülseratif Kolitin Crohn Hastalığından Farkı Nedir?
Crohn hastalığı, sıklıkla ülseratif kolit ile karışır. Fakat bu iki hastalığı birbirinden ayıran iki önemli özellik vardır.
- Ülseratif kolit hastalığı sadece kalın bağırsakta (kolon ve rektum) görülürken Crohn hastalığı ağızdan makattan (anüse) kadar her bölgede oluşabilir.
- Ülseratif kolit hastalığında sadece kalın bağırsağın (kolon ve rektum) içini örten yüzeysel tabaka (mukoza ve submukoza) hasta iken, Crohn hastalığında sadece yüzeysel tabakası değil, bağırsağın tüm katları hastadır.
Ülseratif kolit hastalığında ishal ve kanlı dışkılama en önde gelen bulgu iken Crohn hastalığında;
- Karın ağrısı, ateş, kilo kaybı ve halsizlik
- Çeşitli organlar (bağırsak – idrar torbası, rahim, vajina) ve / veya deri arasında fistül gelişimi
- İnce veya kalın bağırsak tıkanıklığı
- Karın içinde apse ve / veya iltihabi kitle (flegmon) oluşumu
- Kalın bağırsaktaki inflamasyonun asimetrik dağılım göstermesi (aynı anda birden fazla bölgeyi tutabilir. Ör: hem ince bağırsak hem de makat tutulumu olabilir)
- Biyopsilerde granülomların (iltihabi lezyonlar) gözlenmesi
- Makat (perianal) etrafında apse – fistül gelişimi
- İnce bağırsak hastalığı veya ameliyatları nedeni ile besin maddelerinden yeterince faydalanılamaması (malabsorpsiyon)
Yukarıdaki bulgular ülseratif kolit hastalığının seyri sırasında pek gözlenmez, bu da ayırıcı tanı için önemlidir.
Bunlara ek olarak Crohn hastalığında böbrek taşları (ürik asit veya kalsiyum oksalat), safra kesesi taşları ve amiloidoz (vücut dokularında nişasta benzeri madde birikmesi) olabilir.
Fakat bütün bunlara karşın ülseratif kolit ve Crohn hastalığını her zaman birbirinden ayırmak mümkün olmayabilir.
Ülseratif Kolit Tanısı
Ülseratif kolit tanısı öncelikle karın ağrısı ve kanlı ishal şikayeti olan kişilerde düşünülmelidir. Hastanın şikayetleri, bulgu ve belirtileri dikkatli bir fizik muayene ile değerlendirilir. En önemli tanı yöntemi doktorun hastayı değerlendirmesi ve muayenesidir. Buna ek olarak kesin tanı için doktorunuzun bazı tetkikler yapması gerekir.
- Gaitada bazı bakteriler ve amip (parazit) için inceleme yapılmalıdır. Zira shigella gibi bazı bakteriler ve Entamoeba histolityca gibi bazı parazitler ülseratif kolite benzer tablo oluşturabilirler.
- Anemi, beyaz küre yüksekliği ve sedimantasyon yüksekliği görülebilir. Anemi (hemoglobin düşüklüğü – kansızlık) kanamadan dolayı olur. Beyaz küre ve sedimantasyon yüksekliği yangı (iltihap – inflamasyon) olayının şiddetini yansıtır.
- Hastadaki belirtiler ülseratif koliti düşündürüyorsa kalın bağırsağın içini örten tabakanın (mukoza) incelenmesi gerekir. Makattan (anüsten) yerleştirilen özel bir cihaz ile [fleksibıl tüp (kolonoskopi, endoskopik inceleme)] doktor, kalın bağırsağı ve rektumun içini örten tabakayı direkt olarak görebilir ve bu sırada, mikroskop altında incelemek üzere hastalığın olduğu bölgeden örnek (biyopsi) alabilir. Bu inceleme ile iltihabi barsak hastalığı ile benzer belirti ve bulguları olan diğer etkenler saptanabilir.
Kolonoskopi İşlemi
Normal Ülseratif Kolit Crohn - Ayrıca kalın bağırsağın ilaçlı filmi (çift kontrastlı kolon grafisi, baryumlu lavman) çekilerek hastalığın tipi ve yayılımı hakkında fikir edinilebilir. Bunun haricinde büyük abdestte kan sayımı ve amip incelemesi yapılarak benzer belirtilere yol açan diğer hastalıkların ayırıcı tanısı yapılabilir.
Ülseratif Kolit ve Kanser Riski
Uzun yıllar ülseratif kolit hastalığı olanlar, kalın bağırsak kanseri yönünden risk altındadırlar. Aktif hastalığı, 8 yıl ve üzerinde olanlarda kanser gelişme riski yüksektir. On yılın üzerinde kanser gelişme riski, her yıl %1 oranında artmaktadır.
Uzun süren ülseratif kolit hastalarında, kanserleşme belirtileri görüldüğü zaman veya kanser gelişme riski olan olgularda, ameliyat ile kalın bağırsağın çıkarılması gerekir.
Bu nedenle uzun süreli ülseratif kolit hastalığı olanlarda yıllık kolonoskopi ile tarama ve biyopsi alınması işlemi yapılmalıdır.
Spastik Kolit ile İltihabi Bağırsak Hastalığı Arasında İlişki Var mıdır?
Spastik kolit hastalığı, aslında irritabıl bağırsak hastalığı (hassas bağırsak sendromu) yerine kullanılan yanlış bir deyimdir. Şikayetlerinin benzerliği nedeni ile irritabıl bağırsak hastalığı (huzursuz bağırsak sendromu) ile iltihabi bağırsak hastalığı (ülseratif kolit) arasında ilişki varmış gibi düşünülebilir. Bu yanlıştır. Her ne kadar irritabıl bağırsak hastalığında da ishal ve karın ağrıları gözlense de, bağırsakta ülserasyon, yara, kanama ve inflamasyon yoktur. Bu nedenle Ülseratif kolit ve Crohn hastalığının irritabıl bağırsak hastalığı ile benzer bir tarafı yoktur. Fakat hastalıkların ayırıcı tanısı için mutlaka bir doktora müracaat edilmesi gerekir.
Ülseratif Kolit Tedavisi
Ülseratif kolit hastalığı zaman zaman ani alevlenmeler, zaman zaman da sessiz dönemlerle seyretmektedir. Hastalık alevlendiği dönemde ciddi belirti ve bulgularla seyrederken, sessiz dönemlerde hasta normal yaşamını kolaylıkla sürdürebilmektedir. Hastalığın etkeni tam olarak bilinmediği için hastalığın ne zaman alevleneceği ve buna neyin neden olduğu da bilinmemektedir.
Ülseratif kolit tedavisinin amacı;
- Hastanın yaşam kalitesini yükseltmek
- İltihabi hasarı kontrol altına almak
- Beslenme bozukluğunu düzeltmek
- Karın ağrısı, ishal ve kanama şikayetlerini azaltmak
- Kanser gelişimini engellemektir.
Hastanın belirti ve bulgularına göre her hastayı ayrı değerlendirmek gerekir. Hastanın yaşına, cinsiyetine, hastalığın süresine, hastalığın şiddetine, hastanın yaşam kalitesine göre bir tedavi programı yapılmaya çalışılır. Bu nedenle diyet planlaması (ülseratif kolit diyeti), ilaç tedavisi, ameliyat (ülseratif kolit ameliyatı) veya bunların kombinasyonu ülseratif kolit hastalığının tedavisinde kullanılır.
Ülseratif Kolit hastalığının kesin tedavisi olmadığı için hafif vakalarda sadece bulgulara yönelik tedaviler verilmektedir. Bazı durumlarda ise hastalığın etkilediği kalın bağırsağın tümünün ameliyat ile çıkarılması kesin bir çözüm olabilmektedir.
Şiddetli vakalarda ilaç tedavisine ek olarak bağırsakları istirahate almak gerekir. Bu tip vakalarda tedavi, hastanede yatarken planlanmalıdır. Hastalara lifsiz, kolay sindirilen (elemental) diyet veya damardan besin maddeleri verilir. Bu destek tedavisine verilen cevaba göre sonraki tedavi planı yapılır.
Ülseratif Kolit Hastalığında Kullanılan İlaçlar
İlaçlar ile hastalığın bulguları kontrol altına alınabilir veya azaltılabilir. Fakat ilaçlar, hastalığı tam olarak tedavi edemez.
Tedavide, kalın bağırsak mukozasındaki inflamasyonu baskılayan ilaçlar kullanılır. Hastalığın şiddetine göre tek veya birçok ilaç bir arada tercih edilebilir. Bu ilaçların kullanımı uzun süre gerekebilir.
Salisilik Asitli Anti-İnflamatuar İlaçlar, Sülfasalazine ya da Mesalamine gibi
Genellikle hafif ya da orta dereceli vakalarda hastalar sulfasalazin ile tedavi edilir. Bu ilacın uzun süreli kullanımı da gerekebilir veya diğer ilaçlarla beraber kullanılabilir. Bulantı, kusma, kilo kaybı, ishal gibi yan etkileri görülebilir. Sulfasalazinin yan etkilerinin görüldüğü vakalarda, sulfasalazinin benzeri olan 5-aminosalisilik asit tercih edilebilir.
Metranidazol veya Ciproflaxocine (Siprofloksasin) gibi antibiyotik ilaçlar
Bazı durumlarda antibiyotiklerin eklenmesi, örneğin Metronidazol türevleri yararlı olabilir.
Steroid Grubu Anti-İnflamatuar İlaçlar
Hastalığın şiddetlendiği dönemlerde, steroid (prednizolon) tedavisinden yararlanılır. Bağışıklık sistemini baskıladığı için kısa sürede cevap alınabilmektedir. Yan etkileri nedeni ile çok dikkatli kullanılmalıdır. Hastalığın alevlenme dönemlerinde ilaçların dozu artırılır.
Thiopurine Grubu İlaçlar (Mercaptopurine, Azothiopurine gibi)
Diğer bir grup ilaç immun sisteme (bağışıklık sistemi) etkili ilaçlardır. İmmunosupresif veya immunmodülatörler de denilen ilaçlar, bağışıklık sistemini baskılayarak, hastalığı kontrol altına alır. Azotiyopirin, 6- mercaptopurine, siklosporin ve methotreksat bu grup ilaçlardır. Bağışıklık sistemini kuvvetli baskıladıkları için ciddi yan etkilere neden olabilirler. Bunlarla tedaviye başlarken dikkatli karar vermek gerekir.
Biyolojik Ajanlar (Anti-TNF)
Bir diğer grup ilaç ise biyolojik tedavi edici ilaçlardır. Biyolojik tedaviler vücuttaki iltihabı (inflamasyonu) engelleyen (bloke eden) proteinlerdir. Biyolojik tedavi olarak Anti-TNF ilaçları kullanılmaktadır. İnflamasyon nedeni ile hastalıklı dokulardan salınan tümör nekroz edici faktör (TNF) belirti ve bulgularının şiddetlenmesinden sorumludur. Anti- TNF ilaçları bu şiddetlenmeleri ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle son yıllarda anti- TNF ilaçları bulguları bastırmak amacı ile kullanılmaktadır.
Bazı hastalarda sadece kalın bağırsağın son bölümü etkilenmiştir. Bu durumda olan hastalara ağızdan veya serum ile damardan tedavi vermek yerine lavman ile makat yolu ile tedavi yapılabilmektedir. Yukarıda anlatılan ilaçların lavman yolu ile verilerek etkili olan şekilleri vardır. Bazen doktorunuz hem ağızdan alınan ilaçları hem de lavman yolu ile tedaviyi tercih edebilir.
İlaç Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?
Kullanılan tüm ilaçların belli oranlarda yan etkileri vardır.
Sülfasalazin, ender olarak bulantı, baş ağrısı, kansızlık, deri döküntüleri ve ishale neden olur. Yan etkileri azaltmak için başlangıçta küçük dozlar verilmelidir. Doktor, yan etkilerin şiddetine göre doz ayarlaması veya ilaç değişikliği yapabilir.
Tedavide sıkça kullanılan diğer bir ilaç steroidlerdir. Steroid kullanımı ile yüzde genişleme (ay dede yüzü), sivilce gelişimi, iştah artması, kilo artışı gözlenebilir. Kemiklerden kalsiyum kaybına bağlı kemik dokuda zayıflamaya neden olur. Hastalarda şeker hastalığı gelişimi ve kan basıncında yükselme olabilir. Bu nedenle dikkatli takip edilmelidir. Uzun süreli steroid kullananlarda, düzenli göz kontrolleri yapılmalı, katarakt (perde inmesi) ve glokom (göz tansiyonu) gelişimi açısından hastalar takip edilmelidir. Steroidler hastanın infeksiyonlara (mikrobik hastalıklar) karşı duyarlılığını da arttırır. Yine uzun süreli kullanımlar, hastanın psikolojik dengesini de bozabilir. Tüm bu yan etkiler, steroidlerin kesilmesi ile geçer.
Steroidlerin uzun süre kullanılması ile böbrek üstü bezleri (adrenal bez) baskılanır. Bu nedenle vücutta normalde salgılanan, hayati öneme sahip olan steroidler, gerekli durumlarda, ihtiyaç duyulan miktarlarda salgılanamayabilir. Bu nedenle steroidleri ilaç olarak kullanmaya başlarken ve ilacı keserken çok dikkatli olunmalıdır. Steroidler doktor kontrolünde, zaman içinde doz azaltılarak kesilmelidir.
Bağışıklık sistemini baskılayan immunmodülatörlerin (Azotiyopirin, 6- mercaptopurine, siklosporin ve methotreksat) ciddi yan etkileri vardır. Bunlar arasında kan hücrelerinde baskılanma, pankreas (pankreatit), karaciğer (hepatit) iltihabı, böbrek hasarı, sinir hücrelerinde iletim bozukluğu sayılabilir.
Vücuttaki iltihabı engelleyen biyolojik ajanlar (anti-TNF) kullanılmaya başlanmadan önce ayırıcı tanı yapılması önemlidir. Ayırıcı tanı yapılmadan tedaviye başlanırsa, tedavide vücudun diğer enfeksiyonlara karşı savunması azalacağından, altta yatan başka bir enfeksiyon klinik olarak daha da kötüye gidebilecektir. Bu durum hayati tehlike taşıyan bir duruma dönüşebilir. Diğer yan etkileri mide bulantısı, mide ağrısı ve döküntüdür.
İlaç Tedavi Sorunları
İlaç tedavisine cevapsız hastalarda, yan etkiler nedeni ile ilaç kullanamayan hastalarda, ilaç bağımlılığı gelişenlerde (şikayetleri baskılamak için devamlı ilaç kullananlar), çok sayıda ilacı her gün almak istemeyenlerde, ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda, hastalığa bağlı acil gelişen sorunlarda ve kanser şüphesi varlığında ameliyat ile (cerrahi) tedavi gereklidir.
Ülseratif Kolit Hastalığında Cerrahi Tedavi
Ülseratif Kolit Hastalığında Yapılan Ameliyatlar
Ülseratif kolit hastalığı sadece kalın bağırsağı etkilediği için cerrahi tedavi, hastalığı tam olarak (küratif amaçla) iyileştirebilir. Unutulmamalıdır ki, ilaç tedavisinin kesin tedavi olanağı (tam şifa) yoktur. İlaç tedavisi sadece şikayetlerin baskılanmasını sağlar ve hastalığın sessiz döneme girmesini kolaylaştırır.
Ülseratif kolit tanısı ile takip edilen hastaların % 30-45 kadarında, hayatlarının bir döneminde, aşırı kanama, şiddetli hastalık, kalın bağırsağın delinmesi, kanser gelişimi, ilaç tedavisine yanıtsızlık nedenleri ile kalın bağırsağın ameliyatla çıkarılması gerekir.
Ülseratif Kolit Hastalığında Cerrahi Ne zaman Gereklidir?
Yaşam Kalitesi
Ülseratif kolit hastalığı, ömür boyu süren, zaman zaman alevlenme gösteren bir rahatsızlıktır. Bu nedenle hastalar, şikayetlerini baskılamak için çok sayıda ilaç almak zorundadır. Gerek hastalık belirtileri, gerekse her gün alınması gereken ve yan etkileri olan ilaç tedavisi, yaşam kalitesini bozmaktadır. Bu nedenle ülseratif kolit hastalığının sadece kalın bağırsağı tutan ve ameliyat ile tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
İlaç Tedavi Sorunları
İlaç tedavisine cevapsız hastalarda, yan etkiler nedeni ile ilaç kullanamayan hastalarda, ilaç bağımlılığı gelişenlerde (şikayetleri baskılamak için devamlı ilaç kullananlar) ve çok sayıda ilacı her gün almak istemeyenlerde de cerrahi tedavi gereklidir.
Acil Durumlar
Ülseratif kolit hastalarının %10-15 kadarı, acil olarak cerrahi tedaviye ihtiyaç duyarlar. Hastalığın çok şiddetli alevlenme ile başlayan (toksik kolit, toksik megakolon) ve yüksek doz ilaç tedavisine yanıt vermeyen durumunda, acil olarak cerrahi tedavi gerekir. Buna ek olarak ciddi kanama, bağırsak tıkanıklığı, bağırsak delinmesi veya karın iç zarı iltihabı (peritonit) gibi hayatı tehdit eden komplikasyonlar geliştiği zaman da acil cerrahi tedavi gerekir.
Kanser Şüphesi
Uzun süren ülseratif kolit hastalarında, kanserleşme belirtileri görüldüğü zaman veya kanser gelişme riski olan olgularda, ameliyat ile kalın bağırsağın çıkarılması gerekir.
Ülseratif Kolit Hastalığında Hangi Ameliyatlar Yapılabilir?
En İyi Alternatif Hangisidir?
Ülseratif kolit hastalığı sadece kalın bağırsağı etkilediği için ameliyat ile tüm kalın bağırsağın çıkarılması hastalığı tam olarak (küratif amaçla) iyileştirebilir.
Fakat şu bilinmeli ki her ameliyat seçeneğinin kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır. Ameliyat öncesi, bunlar hastaya anlatılarak, uygun yöntem seçilmelidir.
Şimdi kısaca yapılan ameliyatları gözden geçirelim;
İleal Poş – Anal Anastomoz (İpaa)
[İleal Rezervuar Anal Anastomoz -İleoanal Anastomoz]
Bu ameliyat hastaların eskiden olduğu gibi normal yolla dışkılama alışkanlıklarına devam etmelerini sağlamaktadır. Bu nedenle ülseratif kolit tedavisinde en çok tercih edilen ameliyat seçeneği haline gelmiştir.
Bu ameliyat sıklıkla iki aşamada yapılır. Birinci aşamada, hasta olan tüm kalın bağırsak (kolon ve rektum), makat ve makatı kontrol eden kaslar korunarak çıkarılır. Makat (anal kanal) ve dışkı kontrolünü sağlayan sfinkter kasları yerinde bırakıldığı için bağırsak devamlılığını eskiden olduğu gibi sağlamak mümkün olabilmektedir. İnce bağırsaklardan küçük bir rezervuar (poş) oluşturularak makata bağlanır. Bu rezervuar (poş), kalın bağırsağın son bölümü olan rektumun depolama görevini üstlenir. Böylece hastanın dışkılamasını eskiden olduğu gibi doğal yolla yapabilmesi sağlanır. Ameliyatın başarısını artırmak ve olası yan etkilerden korunmak için hastanın makat bölgesindeki dikiş yerleri iyileşene kadar geçici süre kullanılmak üzere bir ileostomi açılır. Bunun nedeni ince bağırsaklardan yapılan rezervuar (poş) ve bağırsak devamlılığının bir süreliğine dışkı ile temasının engellenmesidir. Böylelikle yara iyileşmesinin daha iyi olması sağlanır. Bazı doktorlar eğer hastanın durumu uygun ise buna gerek duymazlar ve ameliyatı tek aşamada yapabilirler. Ülseratif kolit hastalarında yara iyileşme sorunu sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun nedeni uzun süren hastalık ve ilaçlar nedeni ile vücudun güçsüz kalmasıdır. İşte bu nedenle yara iyileşmesini daha iyi kontrol edebilmek için geçici süre bağırsağın karın duvarına alınması (ileostomi) gerekebilir.
Kolostomi
İkinci aşamada 10 ila 12 hafta sonra bu koruyucu ileostomi kapatılır. Hasta dışkılamasını normal yoldan yapmaya başlar. Bu ameliyat ile ülseratif kolit hastalığının tekrarlama riski ortadan kaldırılmış olur. Birçok hasta operasyon sonrasında eski hayatlarına dönebilmektedirler.
Protokolektomi – Kalıcı İleostomi
Eskiden ülseratif kolit için standart ameliyat, tüm kalın bağırsağın, ve kalın bağırsağın son bölümünün (rektum) makat ile birlikte (anüs) tamamen çıkartılması idi. Bu ameliyat proktokolektomi olarak adlandırılır ve tek ya da birden fazla aşamada yapılabilir. Bu ameliyat hastalığı tümüyle iyileştirir ve kanserleşme riskini tamamen ortadan kaldırır. Ancak hastanın kalıcı olarak ince bağırsağını karın ön duvarına ağızlaştırmak gerekir (ileostomi). Bu ameliyatı tercih eden hastaların karın ön duvarında torba taşıması gerekir.
İleorektal Anastomoz
Bazı hastalarda kalın bağırsağın son bölümü hastalıktan çok etkilenmemiş olabilir. Bu durumda ameliyatta hastalığın şiddetle etkilediği kalın bağırsak bölümleri çıkarılırken, kalın bağırsağın son bölümü (rektum) ve makat (anüs) korunabilir. Bu durumda ince bağırsak ile rektum arasında devamlılık sağlanır. Bu ameliyata, ileorektal anastomoz denir. Bu ameliyat şeklinde ileostomiye gerek olmaz. Ancak artmış dışkılama sayısı, geride kalan rektumda ülseratif kolit hastalığının aktivasyon ve kanser gelişimi olasılıkları gibi riskleri vardır.
Ancak her tedavide olduğu gibi ameliyatlarında bazı yan etkiler (komplikasyonlar) oluşabilmektedirler.
- Ameliyat sonrasında görülen en sık yan etkilerden birisi ince bağırsaktan oluşturulan ve depolama görevi üstlenen rezervuarın (poşun) iltihaplanmasıdır. Kısaca poşit diye tanımlanan bu durum hastaların %30’unda görülmektedir. İshal, karın bölgesinde kramp şeklinde ağrı, dışkılama sıklığında artış, ateş ve dışkılama dürtüsü en belirgin semptomlarıdır. Sıklıkla ilaç (antibiyotik) tedavisi ile düzelir.
- Ameliyat sonrası diğer bir yan etki (komplikasyon) ise bağırsak tıkanıklığıdır. Sıklıkla karın içi yapışıklıklara bağlı olarak gelişir. Bağırsak tıkanıklığı bulantı, kusma ve karın bölgesinde ağrıya neden olur. Belli bir süre bağırsağın dinlendirilmesi ile sorun çözülebileceği gibi bazı hastalarda da tıkanıklığın tekrar bir ameliyat ile açılması gerekebilir.
- Bazı hastalarda dışkı kontrol sorunları gözlenebilir. Bu durum gaz tutamama veya iç çamaşırın lekelenme tarzında kirlenmesi şeklinde olabilir.
- Ülseratif kolit hastalarındaki yara iyileşme sorunları nedeni ile ince bağırsağın makata bağlanma yerindeki dikiş hattında (anastomoz) sorunlar olabilir. Dikişler tam iyileşmezse anastomoz hattında sızıntı olabilir. Bu durum karın zarı iltihabına (peritonit) neden olabilir. Tedavisi için tekrar ameliyat gerekebilir.
- Bunların dışında nadiren görülebilen başka yan etkilerde olabilir. Bunların ameliyat öncesi doktorunuz ile detaylı konuşulmasında yarar vardır.
- Unutulmamalıdır ki ilaç tedavisinin de ameliyat kadar ciddi yan etkileri olabilmektedir. Özellikle bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların hayati organlar üzerinde birçok olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ameliyat tedavisi ile ülseratif kolit hastalığı tam şifa ile sonuçlanırken, ilaç tedavisi sadece belirti ve bulguları baskılar, hastalığı tam iyileştirmez.
Ameliyat tercihi yapılmadan önce hastalara tüm bu bilgilerin verilmesi gerekir. Buna göre hasta ile beraber uygun tedavi yöntemi belirlenebilir.
Çocuklarda Ve Ergenlik Çağında Ülseratif Kolit Hastalığı
İnflamatuvar (iltihabi) bağırsak hastalığı, çocuklarda ve ergenlik döneminde büyümeyi engelleyebilir. Ergenliğe geçiş dönemi gecikebilir. Bu durum bağırsaktaki inflamasyonun tedavi edilmesi ile düzelir.
Çocukluk ve ergenlik çağında, hastalığın sistemik (ekstraintestinal) bulguları bağırsak bulgularından daha ön planda olabilir. Bu nedenle çocukluk döneminde gelişme geriliği olan kişilerdeki yorgunluk, halsizlik, güçsüzlük, iştahsızlık, ateş, kilo alamama şikayetleri akla iltihabi bağırsak hastalığını getirmelidir.
İltihabi bağırsak hastalığı olan çocukların anne ve babaları, çocuklarının hasta olmasında kendilerini hatalı görürler. Anne-babaya ait hiçbir davranış ve psikososyal sorun çocuklarında bu hastalığın gelişimine neden olmaz. Anne-baba açısından en önemli nokta çocuğun gelişme geriliğinin, erken dönemde fark edilmesi, doktora başvurarak, buna bağlı önlemlerin alınmasıdır.
Diğer önemli bir nokta, hastalık hakkında çocuğun bilgilendirilmesidir. Ona, hastalığın tüm seyri ve tüm komplikasyonları detayları ile anlatılmadan, hastalık hakkında bilgi aktarılabilir. Çocuğun hastalık hakkında soru sorması desteklenmeli ve aklındaki belirsizlikler giderilmelidir. Okul eğitimi ve çevresindeki sorunlar, çocuk ile konuşulmalı ve ortak karar alınmalıdır.
Ülseratif Kolit Ve Gebelik
Ülseratif koliti (ÜK) olan kadınlar hamile kalabilme (fertilite) bakımından genel popülasyonla aynı şansa sahiptirler. Ülseratif koliti (ÜK) aktif veya iyileşme durumunda olan kadınlarda hastalık hamile kalmayı etkilememektedir. Hastaların gebelik öncesinde iyileşme haline sokulması ve gebelik süresince de iyileşme halinin sürdürülmesi en uygun tedavi yaklaşımıdır. Bu nedenle hastaların gerek tedavi planını yapan gastroenteroloji gerekse kadın doğum doktorları ile yakın ilişkide olmaları gerekir. Gebelik öncesinde medikal tedavi ile iyileşme halinde olan hastalarda gebelik süresince bu durumun sürdürülmesi için gerekli olan en düşük dozda tedavi sürdürülmelidir. Gebelik sırasında yarı yarıya hastalık alevlenebilir, ya da iyileşebilir. Bazı hastalarda doğumu takiben birkaç hafta içinde alevlenme olabilir.
Bağışıklık sistemini etkileyen Azothioprine tedavisi almakta olan hastalar gebe kalmaktan kaçınmalıdır. Bunun için doğum kontrol yöntemleri kullanılabilir. Bu ilaçların hastalık üzerine kötü etkisi yoktur. Sulfasalazine, mesalazine gibi ilaçlar gebelik sırasında, emniyetle kullanılabilir. Gebelik sırasında hastalığın alevlenmesi halinde lavman yolu ile veya ağızdan kortizon kullanmak gerekebilir. Kortizonun anne karnındaki bebeğe zararlı etkisi gösterilmemiştir. Bununla birlikte yüksek dozda kortizon hapları almakta olan hastaların bebeğini emzirmemesi önerilir. Hastaya hamile kalmadan önce hastalığının aktif olmayan dönemde olmasının gerektiği anlatılmalıdır.
Ameliyat ile tedavi düşünülen hastalarda ameliyatın mümkünse gebe kalınmadan önce (tercihen en az 1 yıl önce) yapılmalıdır.
Ülseratif Kolit ve Yaşam
Ülseratif kolit hastalığı, ömür boyu süren, zaman zaman alevlenme gösteren bir rahatsızlıktır. Bu nedenle hastalar, şikayetlerini baskılamak için çok sayıda ilaç almak zorundadır. Gerek hastalık belirtileri, gerekse her gün alınması gereken ve yan etkileri olan ilaç tedavisi, yaşam kalitesini bozmaktadır. Bu nedenle ülseratif kolit hastalığının sadece kalın bağırsağı tutan ve ameliyat ile tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
Tedavi ile bulguları kontrol altına alınan hastalar, eski yaşamlarına dönerler. Hastalar, uzun süren tedavi ve hastanede yatmalarına karşın genelde işlerine devam eder, evlenir, yaşam kurar ve aile hayatlarına başarı ile sürdürebilirler.
Ender olarak bazı hastalar, uzun süren, devamlı tedavi ve doktor kontrolü gerektiren iltihabi bağırsak hastalığı nedeni ile ruhsal problemler gösterebilir. Bu ruhsal problemlerin hastalığın bir nedeni değil, sonucunda geliştiği unutulmamalıdır. Çocuk hastalarda bu ruhsal problemler ve huzursuzluk (anksiyete) daha belirgin olabilir. Bu nedenle psikolojik destek alınabilir.
Ülseratif Kolit Hastalığında Hatırlanması Gerekenler
- Ülseratif kolit, kalın bağırsağın iç yüzeyini döşeyen tabakanın (kolon mukozası) hastalığıdır.
- Crohn hastalığı ile birlikte inflamatuar barsak hastalıkları grubunu oluşturular.
- Ülseratif kolit hastalığının belirti ve bulguları ilaç tedavisi ile çoğunlukla kontrol altına alınabilir. Fakat tam şifa ilaç tedavisi ile sağlanamaz.
- Bazı hastalarda kalın bağırsağın ameliyatla alınması gerekebilir. Kalın bağırsağın tümünün alınması ile hastalıkta tam şifa sağlanabilir.
- On seneden fazla süren ülseratif kolit hastalığında kanser gelişme riski vardır. Bu nedenle hastaların kolonoskopi ile takip edilmeleri gereklidir.
- Gerek ülseratif kolit gerek Crohn hastalığı bazı ailelerde sık görülür. Hastaların %20 kadarında birinci derece akrabaları da hastalıktan etkilenir. Buna karşın günümüze kadar belirlenmiş genetik bir geçiş yoktur.
- Ülseratif kolit hastalığı, ömür boyu süren, zaman zaman alevlenme gösteren bir rahatsızlıktır. Bu nedenle hastalar, şikayetlerini baskılamak için çok sayıda ilaç almak zorundadır. Gerek hastalık belirtileri, gerekse her gün alınması gereken ve yan etkileri olan ilaç tedavisi, yaşam kalitesini bozmaktadır. Bu nedenle ülseratif kolit hastalığının sadece kalın bağırsağı tutan ve ameliyat ile tamamen ortadan kaldırılabilen bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.
- İnflamatuar barsak hastalıklarında, diğer hastalıklardan farklı olarak genelleştirilmiş bir diyet yoktur. Her hasta farklıdır ve kurallar her hasta için ayrı belirlenmelidir.
- Ülseratif koliti (ÜK) olan kadınlar hamile kalabilme (fertilite) bakımından genel popülasyonla aynı şansa sahiptirler.
- Tedavi ile bulguları kontrol altına alınan hastalar, eski yaşamlarına dönerler Hastalar, uzun süren tedavi ve hastanede yatmalarına karşın genelde işlerine devam eder, evlenir, yaşam kurar ve aile hayatlarını başarı ile sürdürebilirler.